Mühendislik fakültesine hemen hemen her sene genel kimya dersi veririm. Bu seneki sınıfım 100+ kişilik ve bir hayli kalabalık. Öğrencilerin derse odaklanmalarını tazelemek ve cep telefonlarına ve sosyal medyaya gömülü zihinlerini dünyaya geri getirmek için zaman zaman onların tuhafına gidecek sorularla tabiri caizse sınıfı gıdıklamayı deniyorum. Geçen haftaki dersimde de yine rastgele bir öğrenciyi kaldırdım ve ona Oksijenin Arapça'sı nedir diye sordum?
Şans bu ya, o öğrenci de Arapmış. Uksicin
dedi. Ona yanlış olduğunu söylediğimde Siz yanlışsınız da ne demek? Biz Arabız!
diye karşılık vermesin mi? Daha sonra bütün amfiyi dolduran bir kahkaha, gülüşmeler. Öğrenciler ve ben toparlandıktan sonra tahtaya (benim bildiğim) oksijenin Arapça'sını yazdım: muvellidul humuza. Başka bir Arap öğrenciye de bu kelimenin ne anlama geldiğini sordum.
Oksijene oksijen adını koyan kişi modern kimyanın babası kabul edilen ve kütle korunumu kanununun kaşifi Lavoisier'dir. Eski kimyacılar kendi dönemlerinde inceledikleri asitlerin hepsinin yapısında oksijen olduğunu farketmiş ve bir yanlışlık sonucu asitliği oksijene nisbet etmişler. Dolayısıyla ekşiliği üreten
manasında bu terimi kullanmayı tercih etmişler. Bugün ekşiliği/asitliği üretenin oksijen değil de suya H+ katyonunun salınması olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla oksijenin ismi -aramızda kalsın- aslında düpedüz yanlış! Humuza da ekşiliğin Arapça'daki karşılığı. Muvellidul humuza ise bugün Araplar'ın dahi terkettiği bir kullanım oluyor.
Hayır, Arapça bilmiyorum. Ben bu kelimeye eski Türkçe kaynaklarda rastladım ve aklımda kalmış. Demek ki Osmanlı'nın son dönemlerinde bazı aydınlar yabancı dillerden gelen kelimeleri olduğu gibi almıyorlar, onun etimolojisini irdeledikten sonra, uygun bir Osmanlıca karşılık türetiyorlardı. (Öte yandan pek çok kelimenin de olduğu gibi alındığı malumdur.) Dünyada hemen hemen herkes oksijeni bilir ama çoğu insan oksijenin kelime olarak ne anlama geldiğinden, onun hikayesinden tamamen habersizdir. Bu kuşkusuz kötü bir şey. Köksüzlüğü onaylayacak halimiz yok...
Rahmetli Oktay Sinanoğlu'nun Fizikokimya Terimleri Sözlüğü ya da benzer bir adla yayımlanmış bir kitapçığına doktora öğrencisi iken rastgelmiştim. Orada Sinanoğlu, tıpkı son dönem Osmanlı aydınlarının oksijene muvellidul humuza adını yakıştırmaları gibi, kendisi bilimsel terimlere etimolojilerine inerek ve Eski Türkçe'deki karşılıklarını arayarak yeni deyişler öneriyordu. Kendim İngilizce eğitim aldım ve hep İngilizce konuşulan ortamlarda mesleğimi icra ettim. Dolayısıyla nicem kimyası, kıvıl devim bilim gibi terimler yerine kuantum kimyası ve elektrodinamik benim kulağıma daha uygun idi. Sinanoğlu'nun çalışmasını o zaman benimsememiştim.
Bugün de benimseyebileceğimi zannetmiyorum. Dil, mantık ve yöntemle gelişmiyor. Maalesef bu böyle. Siz dünyanın en makul yöntemiyle yabancı terimlerin etimolojisine en uygun kelimeyi kendi diliniz içinde üretiyorsunuz. Ne Araplar muvellidul humuzayı benimsiyor, ne de Türkler kıvıl devim bilimi.
Daha sonra Hidrojenin Arapça'sı nedir?
diye sordum. Arap öğrencim Ben şimdi bu soruya cevap vermeye çekiniyorum.
dedi. Ve ikinci bir kahkaha dalgası. (Evet, hidrojene hidrojen adını da Lavoisier koymuş.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder