21 Mart 2016 Pazartesi

Olmaz olsun olmak ya da olmamak tercümesi veyahut umum ibadullahı tercüme mevzuunda tenvir gayretim

Kıymetdar Canavar Muhibleri Cemiyeti azalarına selam ider, Hakk Teala Hazretlerinden cümlenize afiyet ve sıhhat temenni iderim,

Muhterem Efendim, muasır ediblerin ve bahusus şuaranın kutbul aktablarından Ezra Lumis Pavund Beyefendinin Kıraatin Elifbası namlı kitabına, bu siyaseten hareketli ve hararetli günlerde nazar ettiydim. Ezra Efendi kitabında, fakirin tahkik etmeden ahzu kabul ettiği bir fikre muhalefette bulunuyor ve buyuruyordu ki: Makbul bir ehli kalem olmak içün ziyadesiyle okumak vacib değildir. Taaccüb ettim. Zira, divane bakar-perestlerin imanı taklidisi gibi umum milleti ve hatta edibleri, neredeyse zebanzed bir kelam mertebesine ref edilmiş, bu hükme gafilane teslim olmuş gördüm. Lakin, Ezra Efendinin ilmi cedeldeki kudreti fakirin fehmini dahi aciz bıraktığından tafsilatına girmekten şimdilik içtinab ediyorum.

Nicedir zihnimde bunun gibi başka bir zevali sanem vuku bulmuştu. Bendeniz esasen onu arzetmek niyetindeyim. Malumu aliniz olduğu üzere İngiliz milleti bidayette korsanlık ve eşkıyalık, ba'deha tüccarlık vasıtasıyla bir cihan devleti tesis etmiş ve akabinde lisanının ve edebiyatının beynel milel intişarına da mazhar olmuştur. İngiliz lisanının Vilyam Bleyk gibi muhayyilesi pek parlak veyahut Vilyam Şekspir gibi üslubu cilveli ve narin, kamusu ise cüsseli sanatkarlarının asarının nasıl tercüme edileceği meselesi de bizi meşgul etmektedir.

Mekteplerde muallimler salim bir tercüme içün ecnebi lisanının kelimatına aşina olmanın kafiyetinden dem vururlar. Fakir, ilmi kamusun kafi değil, belki lazım olduğunu ve müteercimin kamustan daha elzem merhalelerden geçmiş olmaklığına kanaat etmiş bulunuyorum. Bu kanaatimi de bir misalle izah edeceğim. Şöyle ki, mektep medrese görmüş umum münevverlerin malumu olduğu üzere, edebiyat ve dahi hikmet dairesinin en meşhur satırlarından birisi de Vilyam Şekspir'in Danimarka Prensi Hamlet'e söylettiği To be, or not to be: that is the question. cümlesidir. Bu cümlede zikrolunan sekiz kelime İngiliz lisanının sarf u nahv, mantık ve dahi hikmet cihetlerinden en birinci ve en elzem muktesebatları olmaları hasebiyle İngilizce talebelerine daha bidayette talim olunur. Gel gör ki hazırlık okullarından mezun evladı vatan taklitten mürekkep bir tuti veyahut terkipten mahrum bir şibhi beşer gibi, bu güzide satırı Olmak ya da olmamak: İşte bütün sorun bunda. diyerek tercüme ediyorlar. Va esefa! İnsaniyetin La uhibbul afilin! nidasının makamca zıllinde duran bu tereddüt mırıltısı böyle serkeş ve hoyrat ağızlarla salhhaneye gönderilmemelidir!

Vakıa, bazı hikmete vakıf müteercimler bu cümleye Varlık mı, yokluk mu? İşte bütün sorun bunda. diye bir Türkçe libas giydirmişler. Lakin bu libas To be, or not to be'nin cesametine muadil olmayıp, fakirin Bilkent Darül Funununda talebe iken giydiği keten pantolonların artık kendi hattı istivasına muadil olmaması gibi, bu abidei hikmetin üstünde münasebetsiz durmaktadır. Zira hükema tasarruf ettiği lisanda sabit kadem olduğu gibi hikmet de ıstılahında kıskançtır. O derece ki ibn Sina Farisidir amma felsefeye dair Kitabül Şifa'sını Arapça telif eylemiştir. Binaenaleyh Hamlet tercümesinde hikmete (felsefeye) müracaatımız elzemdir ve hükema mabeyninde makbul olan ıstılah bizi Vücud mu, adem mi? İşte bütün mesele bunda. demeye icbar eder.

Kanaatimce zahir olmuştur ki müteercime lazım olan ecnebi lisanının kamusundan ziyade, kendi lisanın hikmetine vukufiyettir.


2010 tarihinde bir eposta grubuna gönderdiğim bir mektup. Çok az bir değişiklikle burada tekrar paylaştım. Ezra Pound'un fotoğrafını wikipedia'dan aldım.

2 yorum:

  1. Hocam muhteşem bir yazı.
    Paylaşım için teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ezra Pound'u okurken zihnime tohumlanan bir fikrin gelişmesiyle çıktı bu "ukala" yazı. O aralar Osmanlıcamı geliştirmek için Cumhuriyet öncesi veya yeni Cumhuriyet dönemi Shakespeare tercümelerini okuyordum. İkisinden edindiğim çıkarsamadır.

      İltifatınız için teşekkür ederim.

      Sil